Çarşamba

Marmaris'te bebişlerimize uygun bir yer: Pupa Yat Otel'deyiz!


Marmaris'in suları sıcak, havası temiz. Yemyeşil doğası sizi sarıp sarmalıyor. Okaliptüs ağaçlarının gölgelediği sessiz ve sakin bir köşe isterseniz Pupa Yat Otel tam size ve çocuklarınıza göre. Fazla lüks beklemeyin. Otel binası 1970'lerden kalma, yapılan yenileme bile eski, havasını bozmamış. Sanki resepsiyona birazdan Gülşen Bubikoğlu gelecek, ya da balkondan Ayşen Gruda Tarık Akana bağıracak gibi Türk filmi görüntüleri geliyor gözünüzün önüne.


Odalar: Standart odalar küçük. Biz iki ayrı oda alarak ancak sığdık. 2 katlı 19 odalı binanın çatısı olmadığı için üst kattaki odalar çok sıcak oluyor. Mümkünse alt kattan, bahçenin denize yakın kısmından oda alın.

Yemek: Hem yarımpansiyon hem de alacart alma imkanı var. Böylece bizim gibi 7 gibi akşam yemeğini yiyenler daha özgür oluyro. Öğlen için çocuklarınıza uygun özel çorba siparişi verebiliyorsunuz.


Ortam: Palmiye, okaliptüs ve çam ağaçları arasında kocaman bir bahçe var. Çimenlik alanda çocuklarınız emekleyebilir, ağaçların gölgesinde güzelce uyuyabilirler.

Sahil: Güneydoğuya bakan sahil kuytuda kaldığı için rüzgar çok almıyor. Ağaç gölgesi bol olduğu için yakıcı sıcakta kavrulmuyorsunuz. Denizi kumluk, 15-20m sığ, sonra derinleşiyor. Çocuklar için süper... Tüm bu nostaljiye rağmen, biz iki günlüğüne diye gittiğimiz bu otelde bir hafta kaldık. Personel çok yardımcıydı. Odamızdan çıkıp hemen restorana ve sahile iniveriyorduk. Bu ikiz çocuk sahibi aileler için çok önemli. Sessiz bir mekan, sahilde güneşlenirken pusetinde uyuyan çocuğunuz gürültüye maruz kalmıyor.













Cuma

İkiz kızlarımız ile Selimiye köyü'ndeyiz...

Hisarönü'nden çıktıktan sonra 6 yıl önce çocuksuz bir çiftken tatil yaptığımız Selimiye köyüne tekrar gidelim dedik. Ancak yine de tam karar vermemiştik Datça'ya mı devam edelim yoksa Selimiye'de yemek yiyip dönelim mi diye? Son dakikaya bırakılmış bu kararla kendimizi hala 2 kişilik yaşantımızdaki sırt çantalı halimiz gibi zannettik. Neyseki çok sıkıntı yaşamadık, iyi ki de çok planlı programlı olmamışız.

Selimiye'de Özcan'ın Yeri'nde (Tel: 0 252 446 4233) öğle yemeğimizi yedik. Bu aile işletmesi restorant, hem sahildeki alternatiflerine göre daha serin-ağaçlıklı bir mekan hem de ekonomik ve çok lezzetli yemekleri tam bize göreydi. Restorantı işleten Ali Bey'in 13 yaşındaki oğlu Özcan, bize enfes bir sofra kurdu, servis yaptı. Annesi ve kuzeni ise Defne ve Sanem'i bahçedeki hamakta kısa bir süre oyaladılar da o nefis yemekleri hızla yiyebildik. Selimiye'de kaldığımız iki gün boyunca da hep burada yemek yedik. Ev tipi şeklindeki sade ama lezzetli sabah kahvaltıları da tatılmaya değer.


  • Ortam: Bebek ve çocuklu aileler için çok uygun. Bahçedeki hamakta çocuklarınızı sallayabilir, kedilerle onları oyalabilir ya da yan bahçedeki kümese kısa bir tur bile attırabilirsiniz.

  • Yemek: Hem balık hem de ev yemekleri var. Çok leziz, temiz ve diğer yerlere göre ekonomik. Kalamarın yanındaki tarator sosu, patlıcan salatası, kabak çiçeği dolması, kılıç şişi enfesti. Çocuklarınız için bir gün öncesinden özel yemek siparişi de verebilirsiniz.

Öğle yemeğimiz sona erdiğinde saat 5'e geliyordu. Datça'ya gitmek geç olacağı için kalmaya karar verdik. Ancak yıllar öncesinin minik köyü Selimiye, boş oda bulmanın imkansız olduğu kalabalık bir yer haline gelmişti. Yer bulamayınca restorant sahibi Ali Bey imdadımıza yetişti. Sıcaktan yerimizden kımıldayamadığımız için motoruna atlayıp bize pansiyon ayarladı. Tek odalı yeni bir bina. Yolun hemen kenarında olmasına rağmen tereddüt etmeden yerleştik. Hemen yan komşusu Seray Pansiyon'un ağaçlıklı bahçesini kullanıyor olmamız da çok hoş oldu tabi. Kilimimizi serip oyuncakları üzerine attık ve kızlarımız püfür püfür oynadı.


İkinci akşam daha büyük bir oda arayışı ile Gülin Pansiyon'da kaldık.
  • Ortam: Merkezde, hemen deniz kenarında. Ancak iki katlı binanın çatısı olmadığı için üst katlar inanılmaz sıcak oluyor. Devamlı klima çalıştırmanız gerekiyor. Alt katlar ise yemek yenilen bölümün önünde, yani odadan dışarı çıktığınızda masalar sizi karşılıyor. Banyosu da çok eski. İşletmecisi son derece misafirperver Bursa'lı bir hanım ancak bina olarak ikiz çocuklu bir aileye uygun değil. İşleten hanım da bir ikiz anneannesi. Kızı, fırsat bulup son gün biz toparlanma aşamasındayken ikizlerimize gönülden bir sevgiyle sağolsun baktı, sevdi. Biz de valizleri rahatça toplayıp yola koyulabildik. Motelin önündeki deniz şahane...



Tatile çıkmadan önce mutlaka "Hazırlık Listesi" yapın

Her eve lazım...Bunu hazırladınız mı çanta hazır demektir! Ancak bu hazırlık durumu 18.30 Yenikapı feribotunu kaçırmamızı engelleyemedi...Olsun, siz yine de liste hazırlayın ya da bizimkini kullanın.

Perşembe

İkizlerle ilk yaz tatili macerası

8 aylık ikiz kızlarımızla yaz tatili yapabilir miyiz diye uzunca bir süre düşündük. Sonra tüm cesaretimizi toplayıp anne-baba ve kızlardan oluşan çekirdek aile olarak arabaya doluşup Marmaris'in yolunu tuttuk. Tek bebekle tatile gitmek bile sabır, beceri ve sakinlik gerektirirken; 8 aylık bebişlerimizle Ağustos sıcağında Akdeniz'in suları ile buluştuk. Tatile çıkmak isteyip de cesaret edemeyen ikiz sahibi ailelerle deneyim ve uygulamalarımızı paylaşmak istedik.

Her zaman ilk sloganınız "Hayal et" olsun.. Gerisi zor da olsa geliyor..
  • Rota
    :
    Marmaris-Hisarönü-Selimiye rotasını seçtik, çünkü palmiyesi, okaliptüsü ve çam ağaçları ile yeşilliği bol bir bölge. Bu, özellikle bebekler için çok önemli.

  • Ulaşım: Kendi aracımız ile gittik. Dalaman'a uçakla gidip, araba da kiralanabilirdi ama biz karayolunu tercih ettik. Kızlarımız arabada durmayı pek sevmiyor ancak gece yolculuğu yaparak onların uyuduğu zaman diliminde yol aldık. Gece karayolculuğu, yol emniyeti açısından sakıncalı olsa da bu yolu tercih ettik. Yenikapı'dan feribot ile Bandırma ya da Mudanya'ya geçip yola devam edebilirsiniz. Feribot yolculuğu çok rahat. Geniş masalar, tuvaletlerde alt değiştirme ünitesi var. Çocuğunuz acıktığında, sıkıldığında ya da uykusu geldiğinde rahatça oyalayabiliyorsunuz. Ancak aşırı çalıştırılan havalandırma sistemine dikkat!!

Balıkesir'den sonra İzmir'e şahane bir otoban var. Yolda yeteri kadar dinleme molaları vererek 12 saatte Marmaris'e ulaştık. Ben arka ortada kızların arasında oturdum. Uyandıklarında pışpışladım, acıktıklarında yanımda hazır bulunan sıcak su matarasından biberon maması hazırladım. Sanki minik bir kamp alanı kurmuştuk arkada kendimize...

Sabah Muğla'ya 1 saat mesafedeki Opet tesisleri, kahvaltı için oldukça uygun. Hem tuvaletler temiz, alt değiştirme ünitesi var hem de bebeklerin uzanıp dinlenebileceği basit bir şark köşesi var. Yanımda götürdüğüm kilimi bu şark köşesine serip bütün gece bebek koltuğunda uyumuş kızlarımın rahatlayıp oynamasını sağladık.

Muğla şehir merkezinde yol üzerinde Carefour'dan ise yanınıza almayı unuttuğunuz ya da vakit bulup alamadığınız şeyleri bulabilirsiniz. Kavanoz mama, pişik kremi gibi kalan bir iki eksiği hızlıca buradan temin edip yola koyulduk.

  • Konaklama: İlk hafta Hisarönü'ndeki Golden Key Hisarönü Otel'de kaldık. Bebekli ve çocuklu aileler için son derece ideal ve güzel bir butik otel. Ailelere yol göstermesi amacıyla bizim açımızdan önemli olan kriterleri tek tek paylaşmak isteriz.

Ortam: Yemyeşil ve çiçeklerle bezeli büyük bir bahçenin içinde ikişer katlı 9 taş evin olduğu bir otel. Sessiz, sakin ve emniyetli. Odalar, restorant, sahil hepsi birbirine yakın. Odadan sahili pusetlerle gidebileceğiniz 300 metrelik bahçenin içinden kıvrıla kıvrıla geçen güzel bir yol var.





Odalar: Eğer alt katta iseniz klima açmadan oda oldukça serin. Bu bebişler için önemli bir nokta, klimadan üşütür mü diye tasalanmıyorsunuz. Biz giriş katında kaldık ve pusetlerle girip çıkarken çok rahat ettik. Hatta mini veranda da oturup onlara yemeklerini yedirdik. Bebek yatağı temin ediyorlar.

Odanın içinde mini buzdolabı, küçük televizyon ve duvara monteli bir masa var ki mamalarını hazırlamak için çok işe yarıyor. Banyosu da geniş ve modern.

Bizim yaşadığım tek sorun bir odanın içinde iki çocukla uyumak oldu. Gece yarısı biri uyandığında alıp bahçeye kaçıp uyutma macerası yaşadık o kadar.. Eğer çocuklarınız gece çok kalkıyorsa bu konuya dikkat edin...


Sahil-deniz: İri kumlu sahil batıya bakıyor. Dolayısı ile gün boyu güneş batana kadar güneşle yıkanıyor. Su, kıyıdan 4-5 metre sonra derinleşmeye başlıyor. Bazen öğleden sonraları hafif bir esinti başlıyor ama bebekleri çok rahatsız eden bir rüzgar değil. Kumsalın hemen arkası palmiye ağaçları altında geniş bir çimenlik alan var burada da güneşlenip, bebeklerinize su havuzu yapabilirsiniz. Gazetenizi okurken bebişler, arkadaki gölgelik alanda sizin göz kontrolünüzde mışıl mışıl uyuyabilir. Denize de girebilirsiniz bu arada...Biz kızlarımızı bütün gün burada uyuttuk, yedirdik,a ltlarını temizledik, oynattık.. Gün içinde odaya hiç gidip gelmedik diyebilirim.
















Yemek: Sabah-akşam açık büfe. Yemekler ve sunulanlar kaliteli ve çok lezzetli. Öyle uçsuz bucaksız bir açık büfe değil ancak herşey tam kararında. 4-5 çeşit meyve oluyor. Sabahları simit ve bir sürü ekmek çeşidi.

Sadece iki sorun yaşadık: Öğle yemeği için sahildeki bistroda makarna, sandviç, balık, karpuz-peynir ve salatadan başka seçeneğiniz yok. Bebişiniz için sulu yemek ya da çorba imkanı yok.

Bir de akşam yemekleri tam 20.00'de başlıyor ki bu bizim ikizlerin tam uyumaya geçiş saatleri. 19.30 olsaydı çok daha rahat edecektik. Daha da geç yiyemediğimiz için sıkıntı yaşadık.

Sağlık: Tesiste doktor yok ancak 20 dakika mesafedeki Marmaris'te önerebilecekleri doktor ve klinikler var.

Otel personeli: Güleryüzlü, yardımsever ve hızlı. Çocukları çok seven bir ekip.